21 Eylül 2018 Cuma

Hayal kırıklığı mıdır üniversite?


Yani bütün o ortaokul, lise hayatından sonra daha mı iyidir, iyi olduğu düşünülmeli midir?
O kocaman grup dağılıp ayrı ayrı şehirlerde farklı arkadaşlıklar, farklı hayatlar bulmak için yola çıkılır. Önce aileni, akrabalarını geride bırakırsın, kilometrelerce ötede hatta sonra yıllardır birlikte büyüdüğün dostlarını kendinle birlikte başka otobüslerde uzanan yollarda görürsün, bazılarıyla da aynı şehirde olmanın mutluluğu vardır içinde. Görüşebileceğini düşünüp. Yine de yol boyu damlalar süzülür de, muavinden sessizce peçete istersin burnunu çekerken.
Sonra gelirsin o kadar büyük gelir ki İstanbul ne yapacağını şaşırmış bir halde durur 780km ötede kalanları özlersin. Yerleşirsin yeni evine, hatta önce inatla yerleşmeden bırakırsın valizi ve kolileri ki alışmışlığı hemen kabul etme diye. Sonra durur durur rüyalardan uyanır, alıp valizini geri dönmek istersin bildiğini düşündüğün o şehre.
Okul açılır, Taşkışla’ya gelirsin bir sabah, o kocaman büyülü kapıdan içeri girer bir nefes alırsın o trafik telaşından sonra, hemen karşıda bütün güzelliğiyle orta bahçe durmaktadır ve eğer şanslıysan havuzun suyu yeni temizlenmiştir ve sakinleştirici etkisi ile su sesini dinlersin. İçinden alışabileceğini söylersin kendine, günler geçer yeni insanlarla tanışırsın çoğu sen gibi gelir de mutlu olursun. Birlikte kantinde takılırsın, bahçede çimlerde keyif yaparsın, o kocaman koridorlar da kendinden bahsedip, onu dinlersin. Zor olduğunu düşündüğün dersleri, projeleri birlikte boğuşmak adına mıdır yoksa eğlenceye dönüşebilir umuduyla mıdır bilinmez ikiniz yapmaya başlarsınız, iki kişi olmuşsundur artık tek geldiğin bu yerde kendin gibi olduğunu gördüğün, adına ilerde dost diyeceğin biri vardır. Sonra selamlaştığın birçok kişi olmaya başladığını fark edersin, özlemek biraz daha çekilir hale gelir. Her şey çekilir olur da geç algılanır bu şehirde. Ailenle konuşurken artık anlatılacak şeyler birikir, dostların, projelerin, hocaların, gittiğin ve gördüğün yerler, uykusuzluğun, kahvelerin, bıkkınlığın, başarıların, az başarısızlıkların, jürilerin, bitmeyen teslimlerin, kar-kış demeden levent taksim hattına ulaşma çabaların hatta ulaşamadıkların… Bu virgüllerden sonrası hep vardır, sen daha çoklarını da ekleyebilirsin aslında.
Taşkışla demek çoğunda koşuşturma demektir (uykusuzluk, bıkkınlık, emek, çaba, umursamazlık da olur), çoğunda aşktır, çoğunda başarmak için bir adım demektir, çok azında hayal kırıklığı yapar sonradan… Hatta çok sonradan hissedersin bunu. Yıllar geçmeye başlamıştır sonlara gelinir, her adım sondur bu sonla birlikte. İlk yıllarda dost dediğin birçok kişi görürsün de, o sonla birlikte çoklar aza, hatta çoğu zaman hiç kimseye dönüşür, selam verdiklerin hep vardır onlar hiç değişmez mesela Taşkışla da hep aynı yerdedir…
Yapmadıklarını düşündükçe boşa mı geçti zaman dersin Taşkışla’dan nasibini alamamışsındır belki de almak için hiç uğraşmadığını fark edersin. Üniversiteye gelmek işin sadece en kolay kısmı olarak kalır, bütün olayın sende başladığını ve bittiğini özümsersin yıllardan sonra. Uğraşmazsan sadece bir üniversiteli olursun, ama sonuna kadar zorlarsan o sınır dediğimiz şeyleri, Taşkışlalı olursun, mimar olursun, tasarımcı olursun, yazar olursun, çizer hale gelirsin, eleştirir olursun, dost olursun, araştırmaktan ve öğrenmekten ve bütün bunları kendi başına başarmış olmaktan deli olursun mutlu olursun: )
Hayal kırıklığı mıdır üniversite? Bence ve çoğu zaman değildir, yalnız kaldığında bile öyle olmamalıdır… Olmamalıdır ki bütün bunların da, daha sonrası için bir başlangıç olacağı kabul edilebilsin...

16.10.2006 Taşkışla

Hayal kırıklığı mıdır üniversite?

Yani bütün o ortaokul, lise hayatından sonra daha mı iyidir, iyi olduğu düşünülmeli midir? O kocaman grup dağılıp ayrı a...